- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ALS hastalığı da Parkinson, Huntington, Alzheimer
gibi sinir sistemindeki özelleşmiş hücrelerin
ilerleyici biçimde yapısal ve işlevsel kayba uğrayıp
sonunda öldüğü nörodejeneratif yani sinir hücrelerini
yozlaştıran bir hastalık. ALS diğer nörodejeneratif
hastalıklardan farklı olarak hem beyinde hem
de omurilikte gelişiyor. Yani hastalığın etkin olduğu
alan ve nöronlar daha fazla. Sinir hücresini ölüme
götüren süreç hakkında özellikle son 15 yılda yapı-
lan araştırmalardan çok şey öğrendik. Ancak tüm bu
bilgiler henüz kalıcı bir tedavi geliştirilmesini sağlayamadı.
Bunun nedeni ise ALS’de sinir hücrelerinin
ölümüne yol açan tek bir mekanizma olmaması. Bilim
insanları pek çok metabolik yolakta (peş peşe ve
birbirine bağlı gerçekleşen biyokimyasal tepkimeler
bütünü) problem olabileceğini düşünüyor. Hücre
içinde bir şeyler yolunda gitmiyor. Şimdi hastalığa
biraz hücre biyolojisi çerçevesinden bakalım. Hastalığın
oluşum nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Eksitotoksisite: Nöronların durmaksızın etkin olması.
Bunun sebeplerinden biri nöronları tetikleyen
glutamatın zamanı geldiğinde ortamdan gerektiği
şekilde toplanamaması, ortamda çok miktarda
glutamat olması.
• Endoplazmik retikulum stresi: Hücre içinde bir
protein dönüşümü problemi olması. Üretilen proteinler
ya istenen protein değil ya da proteinler gitmeleri
gereken yerlere gitmiyorlar.
• Proteosome yolağı: Eskiyen proteinlerin yıkılıp
yerlerine yeni proteinlerin yapılabilmesini sağlayan
mekanizmanın bozuk olması. Proteinlerin birikmesiyle
hücrenin içi çöplük gibi oluyor, bu da endoplazmik
retikulum stresini artırıyor.
• Mitokondrinin çalışmaması: Hücre yeterince enerji
üretemiyor.
• Toksik proteinlerin dışa atılması: Toksik proteinler
dışarı atıldıklarında hastalığı başka hücrelerde de
tetikleyebiliyor ve hastalık bir hücreden başka bir
hücreye ilerliyor.
• Serbest radikal oluşumu: Hücre içinde gereğinden
fazla ve kontrolsüz serbest radikal oluşuyor.
• Akson iletimi: Motor nöronların eni 20 mikrometre,
aksonunun uzunluğu ise 1 metreye kadar çıkabiliyor.
Aksonda madde iletimi durursa diğer hücre
ile iletişimi bozuluyor.
• Kas-sinir kavşağı: Kas-sinir kavşağında nöronların
kasla iletişiminde bozukluk oluyor. Kas hücresine
elektriksel uyarı gitmiyor, çünkü salgılanması gereken
kimyasal maddeler salgılanamıyor.
• Hücre bağları: Hücreler arasındaki sağlam bağlar
bozuluyor. Hücrenin duvarları hasar görüyor. Kanbeyin
engeli deliniyor. Girmemesi gereken hücreler
ve maddeler sinir sistemine giriyor, denge bozuluyor.
1993 yılında SOD1 geninde ALS ile ilintili bir mutasyon
bulunması çok önemli bir gelişme oldu. Ailesel
ALS vakalarının %20’sine, toplam ALS vakaları-
nın %2’sine bu mutasyonun neden olduğu düşünü-
lüyor.
Son 10 yılda yapılan araştırmalarda ALS’ye yol
açan toplam 10 gen mutasyonu tespit edildi. Bu 10
mutasyon toplam ailesel ALS vakalarının %30’una
sebep oluyor. Kalan %70’in genetik arka planı henüz
bir sır.
Bugün, hastalığın mekanizmalarını biliyoruz ama
kimde hangi mekanizmanın bozuk olduğunu bilmiyoruz.
Onun da genetik açılımları yavaş yavaş ortaya
çıkmaya başlıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik
Bölümü ve NDAL Nörodejeneratif Hastalıklar
Araştırma Laboratuvarı başkanı Prof. Nazlı Başak ALS genetiği konusunda araştırmalar yapıyor. Prof.
Başak şöyle diyor: “ALS tek bir genden kaynaklanı-
yor olsaydı genetik arka planını ortaya çıkarmak çok
daha kolay olurdu. Birçok gendeki birçok mutasyonun
ufak etkilerle hastalığa neden olduğunu sanıyorum.”
2011 yılında Chicago’daki Northwestern Üniversitesi’nden
bilim insanlarının, 25 yıldır ALS üzerine
çalışan Teepu Siddique başkanlığında yaptığı
araştırmada, ailesinde birden fazla ALS’li olan hastalarda
Ubiquilin2 geninde mutasyon olduğu tespit
edildi. Mutasyonlu gen nedeniyle protein tamir sü-
recinin çalışmaması sonucunda hastaların sinir hücrelerinin
ağır hasar gördüğü anlaşıldı.
2011 yılında birbirinden bağımsız iki çalışma grubu
tarafından keşfedilen c9orf72 mutasyonu sporadik
ALS’de %8, ailesel ALS’de %40 oranında görülen
bir mutasyon. Klinik olarak, ALS bir çeşit demansla
birlikte ortaya çıkar. Nörolog Bryan Traynor’ın koordine
ettiği büyük bir uluslararası araştırma grubu eş
zamanlı olarak ilk önce ailesel veya sporadik ALS’li
Fin, Hollandalı ve İngiliz hastalar üzerinde bir çalış-
ma yürüttü. Grup sonra Avrupa kökenli Alman, İtalyan
ve Kuzey Amerikalı ailesel ALS hastalarını inceledi.
Kanada ve Amerika’da bulunan ikinci grup araş-
tırmacılar arasında Ian R. Mackenzie ve Rosa Rademakers
da vardı. Bu grup Vancouver (BC), San Francisco
ve Mayo kliniklerindeki (Minnesota ve Florida’daki)
ailesel FTD veya ALS hastalarını inceledi.
ALS ile ilgili genetik araştırmalardan anlaşıldı-
ğı kadarıyla, keşfedilen mutasyonlu genleri hastalığa
sebep olan mekanizmalarla eşleştirmek ve her mekanizma
ile ilgili ayrı ilaçlar geliştirmek gerekiyor.
Bu, günün birinde her bir ALS hastasına özel bir
tedavi programı geliştirilmesini mümkün kılabilir.
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder